Doç.Dr.E.Mahir Gülcan

Acıbadem Maslak, Kadıköy ve Bakırköy Hastaneleri

Çocuk gastroenteroloji ve beslenme, çocuk endoskopi uzmanı

Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi

Çocuklarda gastroskopi (yemek borusu, mide, oniki parmak bağırsağı endoskopisi), kolonoskopi (kalın bağırsak endoskopisi) ve perkütan endoskopik gastroskopi-PEG (mideden beslenme)

10 Mart 2014 Pazartesi


Karın ağrısı çocuklarda en sık görülen, anne babayı endişelendiren yakınmalardan biridir. Ani başlangıçlı ( akut ) veya uzun süreli ( kronik ) olabilir. Genellikle masum nedenlere bağlıysa da, bazen de zaman kaybetmeden müdahale edilmesi gereken ciddi hastalıklarla ortaya çıkabilir.

Karın Ağrısına Sık Neden Olan Hastalıklar
Bebeklerde en sık karın ağrısı nedenleri:
  • Kolik (Gaz sancısı)
  • Gastroözofageal reflü hastalığı
  • Süt protein allerjisi
  • Bağırsak tıkanması ve düğümlenmesi
  • Karın içindeki organlara ait (karaciğer, safra kesesi, pankreas, ince ve kalın barsaklar, böbrekler gibi) yapısal ve iltihabi hastalıklar
Süt ve okul çocukluğu döneminde karın ağrısı nedenleri:
  • Sindirim ve beslenme bozuklukları
  • Kabızlık
  • İshal
  • Gastroözofageal reflü hastalığı
  • Gastrit
  • Ülser
  • Bazı besin allerjileri
  • Karın içindeki organlara ait iltihabi hastalıklar
  • İdrar yolu enfeksiyonu
  • Kurşun zehirlenmesi
  • Solunum yolu enfeksiyonları
  • Bağırsak tıkanması ve düğümlenmesi
  • Apandisit
Ergenlik döneminde karın ağrısı nedenleri 
  • Sindirim ve beslenme bozuklukları
  • Kabızlık
İshal
  • Gastrit
  • Ülser
  • Karın içindeki organlara ait iltihabi hastalıklar
  • İltihabi barsak hastalıkları
  • Apandisit
  • Jinekolojik nedenler
  • Testislere ait sorunlar
  • İlaç kullanımı
  • Psikolojik nedenler
  • Bazı kanser türleri
  • Gastrit: Karın üst bölgesinde ortaya çıkan ağrı vardır. Genellikle yemek yemekle azalır. Bulantı ve bazen de kusma eşlik edebilir. Üç ayı geçen ve başka neden saptanamayan ağrılarda mutlaka akla gelmelidir.
    Ülser : Mide bölgesinde yanıcı bir ağrı olur. Yemek öncesi, sabah ve gece ağrı daha şiddetlidir. Kanlı gaita görülebilir. Ailede ülser öyküsünün oluşu tanıya yardımcıdır.
    Akut Gastroenterit : Çocukta en sık karın ağrısı nedenlerinden biri rotavirüs gibi virüslerin veya bazı bakterilerin yol açtığı mide barsak enfeksiyonlarıdır. Karın ağrısıyla birlikte ishal, kusma, ateş görülür.
    Apandisit : Çocukta önce göbek çevresinde başlayan karın ağrısı, saatler geçtikçe karnın sağ alt tarafına yerleşir. Çocuk bir şey yiyemez, kusmaya başlar. Yürüyemez, iki büklüm yatıp kalır.
    Kabızlık: Çocuklarda sık görülen bir karın ağrısı nedenidir.
    Gaz sancısı : Çocuk karında yer değiştiren keskin bir ağrı tarifler. Beraberinde kusma, ishal yoktur.
    Gıda zehirlenmesi : Balık, tavuk, mayonez gibi şüpheli bir gıdanın alımından birkaç saat sonra karında kramp tarzı ağrılar, kusma, ardından da ishal başlar.
    Barsak tıkanıklığı : Karın ağrısına yol açan acil durumlardan biridir. Şiddetli karın ağrısı, sarı- yeşil, safralı kusmalar olur. Çocuk gaz, gaita çıkaramaz.
    Fonksiyonel karın ağrısı : Beraberinde ishal, kusma, kabızlık, kilo kaybı yoktur. Göbek çevresinde hafif bir ağrı tarifler. Tam nedeni bilinmemektedir. Çocuğa endişe veren, ilgi görmek istediği durumlarda ortaya çıkabilir.
    İdrar Yolu Enfeksiyonu : Karnın alt tarafında ağrı, idrar yaparken acıma, sık idrara çıkma, ateş gibi bulgular görülür.
    Hepatit : Karaciğer iltihabına genellikle virüsler neden olur. Çocukta halsizlik, bulantı, kusma, karnın sağ üst bölgesinde ağrı, sarılık görülür.
    Jinekolojik nedenler : Genç kızlarda adet sancısı da sık görülen bir karın ağrısı nedenidir.

    Karın Ağrısı Olan Çocuğa Yaklaşım
    • Kendini iyi hissettiği pozisyonda yatıp dinlenmesine izin verin.
    • Yedirmeye çalışmayın. Eğer alabiliyorsa, az az sıvı almasını sağlayın.
    • Doktorunuza danışmadan herhangi bir ilaç vermeyin.
    • Doktora gitmeden karın ağrısıyla birlikte olan bulguları ( ishal, kabızlık, ateş …gibi), ağrının yerini, azaltan veya arttıran faktörleri not ederseniz tanı konmasına yardımcı olacağınızı unutmayın.
    • Fonksiyonel karın ağrısında da çocuğun rol yapmadığını, gerçekten ağrı hissettiğini bilin ve onu suçlamayın.

    Karın Ağrısında Ne Zaman Doktora Başvurmak Gerekir?
    • Eğer karın ağrısı 12-24 saatte geçmiyorsa veya sık sık tekrarlıyorsa
    • Karın ağrısı, göbek çevresi dışında başka bir bölgedeyse ( Özellikle karnın sağ alt tarafında olan karın ağrılarında apandisit olasılığını göz ardı etmemek gerekir !)
    • Çocuğun genel durumu kötü görünüyorsa ( Anne baba kendi hislerine güvenip hareket etmeliler, kimse çocuğunuzu sizin kadar iyi tanıyamaz )
    • Uzamış kusma varsa ( 12-24 saati geçen kusmalar )
    • Sarı- yeşil, safralı kusmalar varsa
    • Kanlı kusma varsa
    • Kanlı ishal varsa
    • İdrar yapmada ağrı, sık idrara çıkma varsa çocuk doktoruna başvurmalısınız.

    Doktor Ne Yapar?
    Doktor çocuğu ayrıntılı bir muayeneden geçirir. Bazen muayene bulguları ve sizin verdiğiniz bilgiler tanıya ulaşmada yeterli olur. Bazen de karın filmi, ultrason, gaita incelemesi, idrar testi, bazı kan testlerinin görülmesi gerekebilir. Eğer, ilk muayenede karın bulguları belirgin değilse, doktor çocuğu takibe alıp birkaç saat içinde muayenesini tekrarlamak isteyebilir.
    Testlerde (kan, idrar, ultrason gibi) herhengi bir neden saptanamayan üç ayı geçen kronik karın ağrıları durumunda, ani başlayan, şiddetli, tetkiklerinde neden saptanamayan ve cerrahi hastalık ekarte edilen hastalarda mutlaka bir çocuk gastroenteroloji uzmanı tarafında hasta görülüp endoskopi yapılmalı ve sonuca göre tedavi başlanmaklıdır.
    Bazen cerrahi bir nedenden şüphelenirse, hatayı bir çocuk cerrahının görmesi gerekir.

    Ağrı Kesici Vermeyin!
    Çocuğun eğer karnı ağrıyorsa yapılması gereken en önemli şey ağrı kesici vermemektir. Çünkü karnı ağrıyor diye ağrı kesici verilirse durum maskelenmiş olur ve tanıda geç kalınmış olur. Bu hata ne yazık ki sık sık yapılmaktadır. Tanıda olabilecek bir gecikme tedavisi çok zor olan çok ciddi durumlar yaratabilir. Her türlü bağırsak tıkanıklığı, karın şişliği, kusma ve kaka yapamama gibi bulguların yanında çocuğun ayrıca karın ağrısı yakınması da olabilir. Bağırsak düğümlenmesi gibi durumlarda da bir an evvel ameliyatla durumun düzeltilmesi gerekir. Geç kalınırsa bağırsaklarda gangren, delinme ve peritonit gibi daha ciddi durumlar ortaya çıkmaktadır.
    Boğulmuş kasık fıtıklarında da karın ağrısı olabilir. Kasık fıtığı ihmal edilmeden bir an evvel ameliyat edilmelidir. Aksi takdirde fıtık boğulur ve karın ağrısına neden olabilir. Fıtığın belirtisi kasıkta şişmedir. Tek başına olan fıtık bazen ağrı yapabilir ancak bu ağrı daha çok kasık bölgesindedir. Karın ağrısı yine testislerin kendi etrafında dönmesi olarak tanımlanan torsiyon dediğimiz durumlarla da olabilir. Bu testisler eğer inmemiş ise, karın içindeyse kısırlık olabileceğinden indirmek gerekir. Ayrıca karında kitle yapan durumlarda ve karın içi organlara bası durumlarında da karın ağrısı ek bir bulgu olarak kendini gösterebilir.


    Paylaş:

    Değişik nedenlere bağlı olarak şeker metabolizmasında ortaya çıkan dengesizlikler çocuklarda yineleyen kusmalara yol açabilir. Asetonemik kusma denen bu krizleri önlemek için yağ alımını azaltmak ve önemli bir etken olan psikolojik nedenleri ortadan kaldırmak gerekir. Kusma mide içeriğinin, çoğunlukla kramp biçiminde mide kasılmalarıyla ağızdan boşaltılmasıdır. Kendi başına bir hastalık olmayıp çeşitli rahatsızlıkların bir belirtisidir. Bebeklik döneminden başlayarak oldukça sık görülen bir olaydır. Bütünüyle zararsız bir durum olabileceği gibi ağır bir hastalığın işareti de olabilir. Kusmayı değerlendirirken kusmanın biçimini, çocuğun yaşım ve çocukta kusmaya eşlik eden öbür belirtileri dikkate almak gerekir. Çocukta hemen her türlü enfeksiyon kusma tepkisine yol açabilir. Ayrıca ruhsal etkenler de kusmada rol oynayabilir. Ama inatçı kusmalara daha sık olarak merkez sinir sistemi, idrar yollan ve sindirim sistemi bozukluklarında rastlanır.

    Bebekte kusma
    Yenidoğanda yemek borusunun ya da onikiparmakbağırsağının doğuştan kapalı olması, mide kapısında (pilor) darlık, diyafram fıtığı gibi sindirim sistemiyle ilgili doğuştan oluşum bozuklukları ve doğumda beyin zedelenmesi ağır kusmalara yol açar. Doğum sırasında yutulan amniyon sıvısı ilk 24 saat içinde zararsız kusmalara neden olabilir. Yenidoğanda daha seyrek olarak böbreküstü bezi yetmezliğine ve idrar yolundaki oluşum bozukluklarına bağlı kusmalar da görülebilir. Bebeklerde özellikle sindirim sistemi enfeksiyonları en yaygın kusma nedenidir. Ama ayırıcı tamda kusmanın tipi göz önüne alınmalıdır. Buna göre bebek kusmaları birkaç gruba ayrılabilir:

    Regürjitasyon: Regürjitasyonu gerçek kusmadan ayırt etmek gerekir. Bu durum beslenmeden sonra alman besinin bir bölümünün ağızdan geri gelmesi biçiminde ortaya çıkan zararsız kusmadır. Öncesinde bulantı olmaz ve gerçek kusmada olduğu gibi şiddetli mide kasılmalanyla ortaya çıkmaz.
    Reflü: Yeni doğmuş bir bebekte bile reflü görülebilir. Yenidoğan döneminde morarma, nesfes alamama ve kusmalarla ortaya çıkar. Bebeklerde reflü, yemek borusuyla mide arasındaki kapakçık sisteminin olgunlaşmamasıyla ilgilidir. Eskiden bu hastalığa tanı koyulamadığı için bilinmiyordu ve farklı tedavilerle çocuk iyileştirilmeye çalışılıyordu. Bebeklerde reflünün en belirgin belirtisi kusmadır. Bu kusmalar genellikle durdurulamayan, sürekli, her yemekten sonra olan kusmalardır. Çocuktaki normal kusmalardan çok daha şiddetlidir. Bu hastaların birçoğu 1 yaş civarında kapakçık sisteminin olgunlaşmasıyla düzelir ama bir kısmı düzelmez ve ilaç tedavisine devam edilir.

    Doğuştan mide kapısı darlığı: (konjenital pilor stenozu). Yaşamın 2. ve 3. haftalarında başlayan fışkırma biçimindeki kusmalarla kendini belli eden doğumsal bir hastalıktır.
    Pilor spazmı. Bazı bebekler doğumdan başlayarak hırçın olur, çok ağlar, az uyur ve aşın hareketlidir. Böyle bebeklerde karın ağrılarına, belirli bir nedene bağlanamayan kusmalara ve ishallere sık rastlanır. Yaşamın ilk günlerinden başlayarak bazen fışkırma biçiminde ve inatçı olabilen kusmalar görülür. Pilor spazmı denen bu kusmalar, bebeğin susuz kalmasına ve kilo kaybma yol açmaz. Röntgen bulgularında bir anormallik yoktur. Pilor spazmında gevşetici ilaç tedavisi yapılır.

    Bir yaşından sonraki çocuklarda kusma
    Bunlar genellikle ruhsal etkenlere ve basit enfeksiyonlara bağlıdır. Okula yeni başlayan çocuklarda da sabahlan ruhsal kökenli kusmalar görülebilir. Karın ağnsı ve bulantının eşlik ettiği kusmalarda apandisit, bulantısız ve inatçı kusmalarda ise kafaiçinde yer kaplayan oluşumlar düşünülmelidir. Asetonemik kusma. Yüksek ateşle seyreden bir hastalığa, kısa bir süre aç kalmaya, şekeri az, yağı fazla bir beslenmeye, aşın güç harcamaya ve metabolizma dengesini kısa süreli bile olsa bozabilen ruhsal etkenlere bağlı olarak yineleyen kusmalar ortaya çıkabilir. Bu durum aseton krizleri ya da asetonemik kusma olarak tanınır. Birçok anne asetonemik kusma krizleriyle karşılaşmıştır. Deneyimli anneler bu kusmalann ağır bir hastalık belirtisi olmadığı, çocuğun içinde bulunduğu duruma bağlı olarak geçici bir rahatsızlıktan kaynaklandığı sonucuna vararak fazla telaşlanmaz. Gerçekten de çocuğun organizmasında genel bir bozulma görülmez ve bu çocuklann büyük bölümü hasta olarak kabul edilmez. Asetonemik kusma temel olarak şeker, yağ ve protein metabolizmasındaki dengesizliklerden kaynaklanır. Bu maddeler sindirim sürecinden geçerek bağırsak duvarını aşar, kana kanşarak vücudun kimyasal laboratuvan olan karaciğere ulaşır. Burada şeker, yağ ve proteinlerden ortak bir metabolizma ürünü olan aktif aseton ortaya çıkar. Aktif aseton şeker metabolizmasının son evresine katılarak yıkıma uğrar. Karaciğer vücudun enerji gereksinimini karşılamak için kimi zaman yağlan parçalamak zorunda kalır. Bu durumda açığa çıkan asetonun tümü şeker metabolizmasında kullanılarak yıkıma uğratılamaz ve artık aseton birikir. Artan aseton molekülleri keton cisimlerini oluşturacak biçimde bir araya gelir. İşte bu keton cisimleri kusmayı başlatan etkenlerdir. Karaciğerde biriken keton cisimleri kan dolaşımına, oradan da idrara geçer. Keton cisimlerinin yapısında bulunan aseton uçucu bir maddedir ve akciğerlerden solunum yoluyla dış ortama çıkar. Bu nedenle bu tip kusmalarda çocuğun idrarında keton cisimleri bulunur ve ağzı da aseton kokar. Kusmaya yüz kızarması ya da solukluğu, uyku hali ve ruhsal belirtiler eşlik edebilir. Çocuklukta dengesiz beslenmeye bağlı olarak kan şekerinin düşmesi gibi etkenlerle keton cisimlerinin üretiminde artış görülebilir. Ayrıca yüksek ateş ve aşın kas gerginliği gibi vücut enerji depolannı kullanmayı gerektiren durumlarda da kanda keton cisimleri birikerek kusmaya yol açabilir. nöbet genellikle çocuk 1-2 yaşındayken ortaya çıkar ve ergenlik döneminde kendiliğinden kaybolur. Bir, iki, hatta üç gün boyunca çocuk sürekli kusabilir. Artık kusacağı besin kalmayınca mukus, yeşil safra ve bazen kanlı mukus çıkarır. Hiçbir şey yiyemeyen çocuğun içeceği bir yudum su bile kusmayı uyarabilir. Su kaybına bağlı olarak dil ve dudaklar kurudur. Karın gergin ve ağnlıdır. İnatçı bir kabızlık görülür. Kusma nöbetinin sıklığında azalma olmazsa çocuğun durumu giderek kötüleşir. Nöbetler sırasında çocuk kesinlikle yatakta dinlenmeli ve ağır durumlarda damar içi sıvı uygulamasına geçilmeli, asidoza (kanda asitlik düzeyinin yükselmesi) yönelik tedavi başlatılmalıdır.
    Çocuklardaki kusmalar nedenleri bakımından aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:
    - Midenin aşırı dolmasına bağlı kusmalar.- Beslendikten hemen sonra yatırılması ve altının değiştirilmesi gibi işlemlere bağlı kusmalar.- Beslenme sırasında aşın hava yutulmasına bağlı kusmalar.- Kusmalı ishal, akut ishal, bağırsak tıkanması, pilor spazmı, apandisit ve sindirim sisteminde doğuştan oluşum bozuklukları gibi sindirim sistemi hastalıklarına bağlı kusmalar. - Menenjit, beyin apseleri ve beyin tümörleri gibi merkez sinir sistemi hastalıklarına bağlı kusmalar.- Sinirli çocuklarda görülen kusmalar.- Üst solunum yolları enfeksiyonlarına ve özellikle başlangıç evresinde olmak üzere başka enfeksiyonlara bağlı kusmalar.- Yinelenen (asetonemik) kusmalar.

    Çocuklarda kusma olduğunda hangi durumlarda doktora gidilmelidir?
    - Eğer kusma ile birlikte çocukta karın ağrısı, mide ağrısı varsa
    - Çocukta sayıklama varsa
    - Uykudan zor uyanıyorsa, sersemlemişse
    - Kusmuğunda kan varsa
    - Vücudu su kaybetmişse ( Vücudun su kaybettiğini alnamak için; tükrük salğısına bakılır, tükrük salgısı az ise su kaybetmiştir. Yine idrara az çıkıyorsa, idrarı çok sarı ve kokulu ise)
    - Kusma çok şiddetli ise ve çocuk sık sık kusmuşsa
    Yukarıdaki durumlarda çocuk derhal doktora götürülmelidir.

    Çocukta kusma sonrası neler yapılabilir?
    - çocuk kustuktan hemen sonra bir şeyler yedirmeyin, en az bir saat midesi boş kalmalı
    - Bundan sonra bir çay bardağı veya yarım çay bardağı su verilir.
    - Suyu çıkarmazsa yarım çay bardağı su tekrar verilir.
    - Bundan sonra azar azar kraker, bisküvü, kek gibi yiyecekler verilir. Çocuk isterse çorba, komposto, meyve suyu verilebilir.
    Ancak çocuk ilk etapta verilen suyu kusarsa başka bir şey verilmez. Yapılacak şey, Su verdikten 20 dk. sonra yarım çay bardağı değil bir yemek kaşığı vermektir. Kusma görülmediği taktirde meyve suyu, yağsız süt, çorba gibi sulu gıdalar verilir. Eğer yine kusarsa ilaç tedavisi gerektiği anlamına gelir.

    Bebeklerdeki kusmaları hafifletmek için neler yapılabilir?
    - Çocuğun çok hava yutmasını önleyin, bunun için biberonu yeterince eğik tutun, emzik kısmı hep dolu olsun ve hava şişenin dip tarafında kalsın. Emziğin deliği çok büyük olmasın. Biberonu 10-15 dakikada yavaş yavaş verin, arada durun.
    - Biberondan sonra çocuğun gazını çıkartmasını bekleyin, kolunuzda sallamayın. Yatağına yatırırken ilk önce soluna sonra da sağına yatırın. Çocuğun dümdüz yatmaması için başının altına bir yastık koyun.
    - Çocuğun altını emzirmeden sonra değil önce değiştirin.
    - Bunlar etkili olmazsa mamayı koyulaştırın (çünkü besin ne kadar sulu olursa, o kadar çok hava yutulur. Fakat birçok annenin yaptığı gibi sütü değiştirmeyin. Kusmamaya neden olan sütün kalitesi değil koyuluğudur. Koyulaştırmak için; meme emen bebeğe emzirmeden önce bir kahve kaşığı konsantre süt verin, biberonla beslenen bebeğin mamasını koyulaştırın (koyulaştırılmış özal mamalar).


    Paylaş:
    En sık görülen nedenler nelerdir?
    1. Peptik ülser hastalığı,
    2. Yemek borusu varisleri,

    3. Şiddetli ve uzun süren reflüye bağlı yemek borusunda oluşan yaralar,
    4. Gastrit,
    5. Mallory-Weiss (aşırı kusmaya bağlı midede oluşan yırtıklar),
    6. Selim ve habis urlar,
    7. Kalın barsağın damarsal bazı hastalıkları,
    8. İnflamatuar barsak hastalıkları (ülseratif kolit, Crohn hastalığı),
    9. Mikrobik kolitler,
    10. Hemoroidal hastalık.

    Kanamanın belirtileri nelerdir?

    Sindirim sistemi kanamalarında kanamanın olduğu organ ve şiddetine bağlı olarak hastanın değişik yakınmaları olabilir.
    1. Ağızdan kan gelmesi (kırmızı veya kahve telvesi gibi)
    2. Makattan kan gelmesi (kırmızı veya katran rengi)
    3. Baş dönmesi, halsizlik, üşüme, bayılma hissi
    4. Ani şuur kaybı

    Kanama yeri nasıl saptanır?

    Hastanın yakınmaları ve muayenesi tanı  için çoğu zaman yeterlidir. Ancak kanama yerinin saptanması için hastalara ek bazı tetkiklerin yapılması gerekir:

    1. Endoskopik değerlendirme

    Gastroskopi: Yemek borusu, mide ve oniki parmak barsağının incelenmesinde kullanılır.
    Enteroskopi: İnce barsağın incelenmesinde kullanılır. Push, sonda ve kapsül olmak üzere üç ayrı tipi vardır.
    Proktoskopi: Kalın barsağın son kısmının incelenmesinde kullanılır.
    Kolonoskopi: Kalın barsağın tamamının incelenmesinde kullanılır.

    Endoskopik yöntemlerde kanayan nokta saptanırsa kanama uygun hastalarda değişik yöntemler kullanılarak durdurulabilir.

    2. Sintigrafik değerlendirme
    Bir görüntüleme yönteminde kandaki hücrelere bağlanan özel  boyalar(radyoizotoplar)
    kullanılarak hastaya özel filmler çekilir. Kanama varsa verilen boyalar belli bir alanda
    toplanır. Bu şekilde kanayan nokta saptanmış olur. Yöntemin kendisinin tedavi edici  özelliği yoktur.

    3. Anjiografi
    Radyolojik bir incelemedir. Bacaktan girilen özel bir kateterden özel bir boya verilirek iç organların damarlarının görüntüleri alınır. Boya damar dışına çıkarsa kanayan nokta bulunmuş olur. Bu yöntem aynı zamanda tedavi amacıyla da kullanılabilir.


    4. Kontrastlı incelemeler
    Kanamayan hastalarda mide, ince barsak ve kalın barsağın incelenmesinde en sık kullanılan tetkikler kontrastlı incelemelerdir.Bu incelemelerde hastaya ağızdan içirilerek veya özel bir tüp yoluyla ya da makattan lavman yoluyla  kontrast (özel bir boya) verilir. Kanayan hastalarda ise bu tetkikler ince ve kalın barsak endoskopik olarak incelenememiş ise kanama durduktan sonra yapılır. Bazı hastalarda tüm bu tetkiklere rağmen kanama yeri belirlenemez. Ameliyat sırasında yapılan bazı incelemelerle kanayan nokta belirlenmeye çalışılır.


    Sindirim sistemi kanamaları nasıl tedavi edilir, ameliyat şart mı?

    1. Cerrahi dışı yöntemler:
    Geçmişte kanamalı hastalarda ana tedavi yöntemi ameliyat idi. Radyolojik ve endoskopik incelemeler çoğunlukla ameliyat sırasında cerraha yol göstersin diye yapılıyor idi. Günümüzde ise birçok hastada ameliyat gerekmemektedir.Mümkün ise  kanama ameliyat yapılmaksızın durdurulmaya çalışılmaktadır. Bunun için iki yöntem kullanılabilir.

    Endoskopi: Gastroskopi, proktoskopi veya  kolonoskopi kullanılarak kanayan nokta yakılabilir, bağlanabilir, kanamayı durdurucu ilaçlar verilebilir veya bu bölüm çıkarılabilir.

    Anjiografi: Bu yöntemde kanamanın olduğu yer saptandıktan sonra ya bazı damarları daraltıcı ilaçlar verilir. Ya da kanamanın olduğu damara bu iş için tasarlanmış özel tıkaçlar gönderilerek kanayan noktada damar kapatılır.

    2. Cerrahi yöntemler:

    Bazı hastalarda ameliyat gerekir. Bunlar;
    • Çok kanayıp, tüm destek tedavisine rağmen durumu kötüleşen hastalar,
    • Devamlı kan verilmesi gereken hastalar,
    • Hastanede iken, kanaması yeniden başlayan hastalar ve Cerrahi dışı yöntemlerle tedavi edilemeyen hastalardır.
    Bu hastaların ameliyatında kanamaya yol açan hastalığa yönelik bir işlem yapılır.


    Paylaş:
    Tıp dilinde "korozif madde" adıyla bilinen yakıcı maddeler kezzap, çamaşır ve bulaşık makinesi deterjanları, çamaşır suyu, lavabo-aç, yağ çözücü gibi temizlik amacıyla kullanılan güçlü asit veya alkali karakterde toz veya sıvı yakıcı maddelerdir.
    Sıvı korozif maddeler çoğunlukla küçük çocuklar tarafından yanlışlıkla su zannedilerek içilebildiği gibi erişkinler tarafından intihar amacıyla da alınabilirler.
    Sıvı veya toz halindeki bu maddeler ağız yoluyla alındıklarında ağız içi, yemek borusu ve mide üzerine yakıcı etki yapabilir, ayrıca solunum yollarına, göze ve deriye de zarar verebilirler. Erken dönemde yemek borusu veya midede delinme ortaya çıkabilir ve bu durum şok tablosu ile ölüme yol açabilir. Bazan haftalar sonra yemek borusu veya mide çıkışında darlık gelişip yutmada zorluk ve bunun sonucunda beslenme bozukluğu ortaya çıkabilir. Bu durumda darlığı ortadan kaldırmaya yönelik uzun süreli cerrahi girişimler gerekebilir. Bazan başarısız kalabilen bu girişimler sonrasında ya mideye delik açarak beslenme sağlanabilir ya da zor bazı ameliyatlar gerekir.
    Basit bir dikkatsizlik sonrasında hem çocuk hem de aile günlerce hastahanede acı dolu günler geçirmek zorunda kalabilir. Bu duruma engel olabilmek genellikle anne ve babaların elindedir.

    Doktora gitmeden önce hemen yapılması gerekenler
    - Yanlışlıkla bu maddelerin içilmesi durumunda çocuk kesinlikle kusturulmamalıdır. Bu yakıcı maddeler yemek borusundan geçerken çok kısa sürede zarar verebilmektedir. Kusturma sırasında tekrar yemek borusu ile temas eden yakıcı maddenin oluşturduğu zarar artar. Ayrıca kusma bu maddelerin solunum yolları ve akciğerlere kaçmasına ve orada da hasar oluşturmasına yol açabilir. Böyle bir durumda içilen maddeyi sulandırmak için çocuğa az miktarda su verilebilir, ancak bu da kusmaya yol açabilir. Bu nedenle çocuğa hiçbir şey yedirilmemeli, içirilmemeli ve kusturulmamalıdır.
    - Göz veya deri korozif maddeyle temas etmişse bol miktarda su ile en az 15 dakika yıkanarak temizlenmelidir.
    - Yakıcı madde içen veya içtiğinden şüphe edilen çocuk, içilen madde örneği ile birlikte hiç zaman kaybetmeden çocuk gastroenteroloji bölümü olan tam teşekküllü bir sağlık kuruluşuna götürülmelidir.

    Tanı ve tedavi
    Yakıcı madde içme şüphesi ile acil servise getirilen çocuklar solunum ve sindirim sisteminin ayrıntılı muayenesi yapıldıktan sonra gözlem altına alınırlar. Yakıcı madde içen çocukların yemek borusu veya midelerinde zarar olup olmadığı harici muayene ile anlaşılamaz. Dudak ve ağız içinde harabiyet olmasa bile yemek borusu ve/veya midede ağır derecede yanıklar bulunabilir. Bu durumun anlaşılabilmesi için yakıcı madde içen bu çocuklara kesinlikle endoskopik inceleme (yemek borusu ve midenin içini gösteren özel bir inceleme) yapılmalıdır. Bu girişim sonrasında yemek borusu ve/veya midede yanık ve harabiyet saptanırsa bu çocukların hastahaneye yatırılarak süratle tedavisi gerekmektedir. İlave olarak solunum yolları ve akciğerlerde de zarar oluşmuşsa erken dönemde antibiyotik tedavisine başlanmalı ve solunum desteği verilmelidir. Bu şekilde yanlışlıkla içilen yakıcı maddelerin vereceği zarar en az düzeye indirilebilir. Erken teşhis ve uygun tedavinin hayat kurtaracağı unutulmamalıdır.


    Koruyucu önlemler
    Çamaşır suyu, kezzap, çamaşır ve bulaşık makinesi deterjanı, yağ çözücü, kireç sökücü, lavabo-aç ve benzerleri gibi gündelik yaşamda çok sık kullanılan asit veya alkali maddeler yanında benzin, gazyağı gibi sıvı yakıtlar çocukların ulaşamayacağı, güvenli yerlerde ve çocuklar tarafından açılması zor kaplarda saklanmalıdır.


    Paylaş:
    Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı (inflamatuar bağırsak hastalıkları), çocukluk hastalıkları içinde önemli yer tutar. Beş yaşın altında görülmesi nadirdir. 10-19 yaşları arasında sıklığı artar. Hastalığın klinik belirtileri ve tedavisi erişkinlerde olduğu gibidir.

    Belirtiler
    Ülseratif kolit kalın barsağın hastalığıdır. Çocuklarda genellikle kalın barsağın son bölümünü tutar. Kanlı ishal ve karın ağrısı olur. Çocuklarda hastalık erişkinlere göre daha hafiftir. Ancak, yine de iştahsızlık, kilo kaybı, hafif ateş ve solukluk gibi belirtiler olabilir.
    Crohn hastalığı, hastaların büyük kısmında ince barsağın son bölümünü tutar. Tüm ince barsağı ve kalın barsağı da hastalandırabilir. Crohn hastalığında karın ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı en sık görülen belirtilerdir.
    Çocukluk ve ergenlik döneminde barsakla ilgili olmayan bazı bulgular ön plandadır, hatta ilk ortaya çıkan belitiler olabilir. Artrit denilen eklem iltihabı ve ağrısı, iştahsızlık, beslenme bozukluğu, en önemlisi de gelişme geriliği ve bunun yanı sıra buluğ yaşının gecikmesi barsak ile ilgili şikayetlerden daha önce ortaya çıkabilir. Bu durumda gerçek hastalığın tanısı gecikebilir. Çocuklarda başka bir nedene bağlanamayan, yukarıda sözü edilen belirtiler olduğunda inflamatuvar barsak hastalığı, özellikle de sebepsiz gelişme geriliği olanlarda Crohn hastalığı akla gelmeli ve bu yönde incelenmelidir.

    Tanı
    İnflamatuvar barsak hastalığının tanısı için çeşitli incelemeler yapılır. Bazı barsak infeksiyonlarında hastaların yakınmaları, inflamatuvar barsak hastalığının belirtileri ile karışabilir. Bu nedenle öncelikle dışkı ve kan incelemeleri ile infeksiyon hastalığı olup olmadığı araştırılmalıdır. Ülkemizde sıkça rastlanan amipli dizanteri, özellikle ülseratif kolite benzerlik gösterir ve tanı karışıklığına neden olabilir. Hastalığın tanısı kolonoskop adı verilen aletle makattan girilerek barsağın görülmesi, bu sırada barsağın iç yüzünden alınan küçük bir parçanın mikroskopta incelenmesi ile konur.

    Tedavi ve izlem
    Çocuklarda inflamatuvar barsak hastalığının tedavisi, erişkin hastalarda olduğu gibidir. Ancak, ilaçların dozu, çocuğun ağırlığına göre ayarlanır. Tedavinin amacı, hastalığın yatıştırılması ile alevlenmenin önlenmesidir. Özellikle çocuk hastalarda beslenme bozukluğunun ve gelişme geriliğinin düzeltilmesi çok önemlidir.
    İnflamatuvar barsak hastalığı kronik hastalıktır. Tedavi ile baskılanır, sessiz döneme girer. Bu hastalıkta tedavi süreklidir. Tedaviyi kesen hastalarda hastalık alevlenir. Bu durum tedavi altında iken de olabilir. Bu nedenle çocuğun ebeveyni tarafından sürekli izlenmesi, doktorunun önereceği belirli aralıklarla kontrollerinin yapılması gereklidir.
    Tedavi ve ilaç dozları ile ilgili değişikliklere hastanın doktoru karar vermelidir.


    Paylaş:
    Çölyak hastalığı nedir?
    Çölyak Hastalığı ince bağırsağın, GLUTEN adlı proteine karşı ömür boyu süren ve kronikleşen alerjisi, hassasiyetidir. Buğday, Arpa, Çavdar ve Yulaf gibi tahıllar GLUTEN içerir. Alınan gıda, ince bağırsakta bileşenlerine ayrıştırılıp bağırsak mukozası üzerinden kana karışır. Vücudumuzun yeterince gıda alabilmesi, ince bağırsakta çok sayıda bulunan ve VİLLUS çıkıntıları olarak adlandırılan kıvrımlar tarafından sağlanır. Çölyak Hastaları glutenli yiyecekler tükettiklerinde bağırsak mukozasında alerji nedeniyle villus çıkıntıları ve kıvrımları tahrip olarak azalır ve küçülürler. Böylece bağırsak yüzölçümü gittikçe azalır ve alınan gıdalar emilemez hale gelir. Sonuçta beslenme yetersizliği, arkasından da hastalık belirtileri ortaya çıkar.
     

    Belirtileri
    -Karın Bölgesinde öne doğru şişkinlik
    -Yaşa göre kilo azlığı
    -Kas zayıflığı
    -Kansızlık
    -Dışkıda anormallik, büyük tuvalet ihtiyacı artması
    -Kusma
    -Bezginlik
    -İştahsızlık
    -Büyüme geriliği
    -Ağız içinde oluşan aftlar
    -İştahsızlık, gaz şikayetleri
    -Eklem ve kemik ağrıları
    -Sinirlilik
    -Ciltte kaşıntılı döküntüler

    Çölyak hastalığı ile ilişkili hastalıklar
    Atrofik gastrit
    Addison hastalığı

    Alopecia
    Kolit (özellikle mikroskopik / lenfositik kolit)
    Konjenital kalp kusurları
    Dermatit herpetiformis
    Down sendromu
    Hypo-splenia
    IgA nefropati I
    nfertilite ve düşük nüks
    Karaciğer enzim bozukluğu
    Nörolojik hastalıklar (nöropati, ataksi, hafıza bozukluğu, migren, epilepsi, ya da kas sertliği dahil)
    Primer biliyer siroz
    Sedef hastalığı
    Sarkoidoz
    Serum IgA eksikliği
    Sjogren sendromu
    Tiroid hastalığı (otoimmun hipo-veya hiper-thyroidism)
    Turner sendromu
    Tip 1 diyabet
    Vaskülit Williams sendromu
    Bağırsak kanseri ve Lenfoma gibi hastalıklar
     
    Normal endoskopi ve patoloji (üstte) / Çölyaklı hastanın endoskopisi ve patolojisi (altta)
    Tanı yöntemleri
    Çölyak hastalığının insan sağlığı üzerinde önem taşıyan birçok değişimlere neden olmasından dolayı doğru teşhisi önemlidir. Çölyak hastalığı her yaşta teşhis edilebilmektedir. Çoğunlukla belirtiler ilişkili bir başka hastalığı da düşündürmektedir. Erken osteoproz, kansızlık, teşhis edilmemiş Laktoz alerjisi gibi. Kan testleri ve sonrasında ince bağırsak biyopsisi ile kesin tanı konulmaktadır.
    Çölyak Hastalığı Alerji Testleri, Rezonans ve Homeopati v.b yöntemlerle teşhis edilemez.
     
    Tedavi
    Çölyak hastalığının tek tedavisi GLUTENSİZ sıkı bir diyettir. Diyetin sıkı bir şekilde uygulanması ile düzleşen ince bağırsak yüzeyi normal şeklini ve işlevini tekrar kazanmaktadır. Çok az miktarda alınan gluten bağısaklardaki tahribatın tekrarlamasına neden olur.
    Glutensiz sıkı bir diyetin uygulanması süesince Çölyak hastasının genellikle bir şikayeti olmaz. Beslenme tarzının değiştirilmesinin ardından genelde kısa b ir süre içerisinde şikayetler belirgin şekilde azalır. Şikayetlerin tamamen kaybolma süresi ince bağırsaktaki tahribat derecesi, hastanın yaşı, ve diğer faktörlere göre değişkenlik gösterebilir.
    Gluten içeren gıdalardan kaynaklanan, hissedilebilir şikayetler çoğunlukla uzun süreler sonrası hatta bazen yıllar sonra kendini gösterir. Diyetin bozulması ya da terk edilmesi tedavi edilmesi çok daha zor olan ağır hastalıklara neden olabilir.
    Diyetin uygulanmasında yapılan ihlal ya da ihmallere rağmen hasta tarafından hissedilebilir şikayetlerin oluşmaması, asla glutensiz diyetten vazgeçilmesi anlamına gelmez.
     

    Kesinlikle yasak gıdalar
    Buğday, arpa , çavdar ve yulaf katkılı her türlü ürün (Un, bulgur, irmik, makarna, şehriye, kuskus kepek gibi). Galeta ununa, una batırılarak kızartılmış tavuk balık gibi et ürünleri. Malt kullanılan içecekler, bira votka cin v.b. Hazır çorbalar, pilav, köfte, pane harçları. Gluten içeren çikolata ve sakızlar.

    Gluten içermeyen güvenli gıdalar 
    Mısır, Pirinç, Patates, Kestane unu, Nohut unu, Soya unu, üzüm çekirdeği unu, tapioka, Yumurta, Reçel, Bal, Baharat ve bitki içermeyen sirke çeşitleri, meyve sirkesi, Balık, balık konserveleri (Una batırılmamış baharatlanmamış taze veya dondurulmuş balık. Kendi suyunda ya da yağında balık konserveleri, midye karides yengeç v.b (Una batırılmamış, daha önce unlu gıdalar kızartılmış yağda kızartılmamış). Domates ve tuz içeren salça. Tüm işlenmemiş, kabuklu kuru yemiş türleri yer fıstığı ay çekirdeği kabak çekirdeği badem (Paketlenenler ve işlenmiş olan,tuzlanan kuruyemişler gluten içermektedir). Kümes hayvanları etleri, sığır dana kuzu etleri (Una batırılmamış ve baharatlanmamış olmalıdır). Tüm Sebze çeşitleri. Tüm Meyve çeşitleri. Bakliyatların tüm çeşitleri. Kuru fasulye,mercimek, nohut, kırmızı ve yeşil mercimek, barbunya, soya fasulyesi, börülce gibi. Tüm katı ve sıvı yağ çeşitleri, Tüm şeker çeşitleri (Toz şeker, pudra şekeri, kahverengi şeker).

    Çölyak hastalığının uzun vadedeki riskleri
    Çölyak hastalığının uzun dönem sonuçları kötü beslenme ve besin emiliminin bozukluğu ile ilgilidir. Tedavi edilmemiş çölyak hastalığı kronik kötü sağlık, osteoporoz, kısırlık, düşük, depresyon gibi rahatsızlıklara yol açabilir. Ayrıca ince bağırsak kanseri ve lenfoma gibi rahatsızlıkların ortaya çıkma riski artar. Çocuklarda, boy kısalığı ve davranışsal sorunlar, gelişim eksikliğine neden olabilir.

    Paylaş: